Kirli tahta nasıl temizlenir ?

Mahli

Global Mod
Global Mod
Kirli Tahta Nasıl Temizlenir? Sosyal Adalet, Toplumsal Cinsiyet ve Çeşitlilik Perspektifinden Bir Bakış

Arkadaşlar merhaba,

Görünürde basit bir soru gibi duruyor: “Kirli tahta nasıl temizlenir?” Normalde deterjan, sünger, fırça gibi çözümlerden bahsederiz, değil mi? Ama gelin bu soruya biraz farklı bir açıdan bakalım. Çünkü kirli bir tahta, sadece evdeki ya da sınıftaki bir nesne değil; toplumsal hayatımızda bir metafor. Hepimizin üzerinde bir şeyler yazıp sildiği, iz bıraktığı, kirlettiği ve temizlemeye çalıştığı ortak bir alan gibi.

Kirli Tahta: Toplumsal Bir Metafor

Kirli bir tahta, aslında toplumların hafızasını da simgeliyor. Üzerine yazılan fikirler, bırakılan izler, silinmeyen tebeşir tozları… Bunlar bir bakıma geçmişin izleri. Her toplum, kendi tahtasını temizleme ya da olduğu gibi bırakma mücadelesi veriyor. “Ne silinecek, ne kalacak?” sorusu da işte tam burada devreye giriyor.

Kadınlar, bu metafora çoğu zaman empatiyle yaklaşıyor. Onlar için tahta, başkalarının yazılarını da görebileceğimiz, birbirimizin izlerini tanıyabileceğimiz ortak bir alan. Yani “kir” sadece temizlik sorunu değil, aynı zamanda geçmişten gelen eşitsizliklerin, sessizliklerin ve görmezden gelinmişliklerin bir sembolü.

Erkekler ise genelde analitik ve çözüm odaklı yaklaşıyor: “Bir fırça alırız, deterjanla sileriz, biter gider.” Onların yaklaşımı daha pratik: sorunu gör, çöz, ilerle. Ama işte mesele tam da burada. Tahta üzerindeki bazı izler öyle kolay kolay çıkmıyor; bazen yıllarca süren toplumsal eşitsizlikler, ayrımcılıklar, önyargılar o tahtaya sinmiş oluyor.

Çeşitlilik Perspektifinden Tahta

Farklı kimliklerin tahtadaki izlerini düşünelim. Kadınlar, erkekler, LGBTİ+ bireyler, farklı etnik gruplar, göçmenler, engelliler… Herkes o tahtaya bir şey yazmış ya da yazmak istemiştir. Ama kimilerinin yazısı kalın ve görünür olurken, kimilerinin satırları silik ve zor okunur. İşte bu noktada “kirli tahta” kavramı, sadece fiziksel değil; toplumsal bir mesele haline geliyor.

Bir tahta temizlenirken kimi yazıların silinmesi istenirken, kimi yazıların korunması istenir. Örneğin kadınların mücadeleyle kazandığı hakların izleri… Onları silebilir miyiz? Ya da dezavantajlı grupların görünürlük için harcadığı çabaların tozunu bir çırpıda silmek doğru olur mu? Belki de yapılması gereken, tahtayı körlemesine temizlemek değil; hangi izlerin kalmasını istediğimizi, hangilerinin gerçekten toplumu kirlettiğini birlikte tartışmak.

Toplumsal Cinsiyet Dinamikleri: Temizlik Kimin Görevi?

Burada bir başka kritik nokta var: Tahtayı kim temizliyor?

Geleneksel toplumlarda evdeki temizlik genelde kadınların üstüne bırakılmıştır. Bu da tahtayı silme metaforunu daha anlamlı hale getiriyor. Toplumsal “temizlik” işlerinin yükünü de genelde kadınlar taşımıyor mu? Hataları örtmek, ilişkileri onarmak, kırılan kalpleri tamir etmek… Bunlar hep kadınlara yüklenen roller olmuş.

Erkekler ise çoğu zaman “çözümcü” taraf olarak görülmüş: bir plan yapar, sistemi kurar, tahtayı hızlıca siler. Ama çoğu zaman detaylarda kaybolmazlar. Kadınlar ise o tahtanın köşesinde kalmış küçücük bir lekeden bile rahatsız olur, çünkü empatiyle bakarlar: “Burada bir iz kalmış, bu iz birinin hikâyesini anlatıyor.”

Kir ve Adalet: Sildiğimizde Ne Oluyor?

Burada kritik soru şu: Kirli tahtayı tamamen silmek mi adaletli, yoksa bazı izleri koruyarak ilerlemek mi?

Toplumsal adalet perspektifinden bakarsak, bazen geçmişi unutmak yerine hatırlamak gerekir. Çünkü hatırlamak, aynı hataların tekrarlanmaması için gereklidir. O yüzden tahtanın tamamen bembeyaz olması belki de yanıltıcıdır. Evet, kirlerden arınmak önemlidir ama aynı zamanda bazı izlerin görünür kalması da adaletin bir parçasıdır.

Örneğin bir okul tahtasında, yıllar boyunca farklı öğretmenlerin bıraktığı tebeşir izleri olur. Kimi izler yeni yazılara engel olmaz, ama orada bir geçmiş olduğunu hatırlatır. Toplumların da tahtası böyle işliyor aslında. “Hiçbir şey olmamış gibi” tamamen silmek, tarihsiz ve köksüz bir toplum yaratabilir.

Hepimizin Elinde Bir Bez Var

Aslında mesele şurada: Hepimizin elinde bir bez var. Kimimiz güçlü sürter, kimimiz nazikçe dokunur. Kimimiz izleri görmezden gelir, kimimiz onları görünür kılmaya çalışır. Çeşitlilik dediğimiz şey de bu farklı bezlerin, farklı bakış açılarının birleşiminden doğuyor.

Kadınların empatisi, erkeklerin çözümcülüğü, farklı kültürlerin deneyimleri birleştiğinde tahtayı daha adil, daha okunabilir bir hale getirebiliriz. Ama bunun için önce hepimizin kabul etmesi gereken bir gerçek var: Tahta sadece bizim değil, hepimizin.

Peki Siz Ne Düşünüyorsunuz?

Şimdi size soruyorum dostlar:

– Sizce toplumsal hafızadaki “kirli izler” tamamen silinmeli mi, yoksa hatırlatıcı olarak kalmalı mı?

– Temizlik işinin daha çok kadınlara yüklenmesi size ne düşündürüyor?

– Erkeklerin çözüm odaklı yaklaşımı ile kadınların empati merkezli bakışı birleşse, ortaya nasıl bir toplumsal temizlik yöntemi çıkar?

– Farklı kimliklerin tahtaya bıraktığı izleri nasıl görünür kılabiliriz?

Kirli tahta, basit bir temizlik sorunu değil; hepimizin birlikte çözmesi gereken bir toplumsal mesele aslında. Belki de en önemli soru şu: Tahtayı silerken kimin sesini duyuyoruz, kimin yazısını koruyoruz ve kimin izlerini görünmez hale getiriyoruz?

Benim aklıma bunlar geliyor, peki siz kendi tahtanızda hangi izleri saklamak, hangilerini silmek istersiniz?